Abdullah Öcalan'ın İmralı Mektubu: Düşünceler ve İfadeler
31.12.2024 07:47
Abdullah Öcalan, 1999 yılında İmralı'da duruşması öncesinde gönderdiği mektupta çeşitli konularda düşüncelerini paylaştı. Mektubunda PKK'nın kuruluşu ve Kürtlerin hakları üzerine önemli açıklamalarda bulundu.

Abdullah Öcalan'ın İmralı Mektubu: Düşünceler ve İfadeler

Abdullah Öcalan, 22 Mart 1999 tarihinde İmralı’da duruşması başlamadan önce Başsavcı Cevdet Volkan’a bir mektup gönderdi. Mektubunda, daha önce verdiği ifadesine ek olarak çeşitli konularda bilgi ve düşüncelerini sunmak istediğini belirtti. Bayram tatili olmasına rağmen, Başsavcı Cevdet Volkan ve Savcı Talat Şalk, 3 Nisan Cumartesi günü saat 09.30’da İmralı’da Öcalan’ın ifadesini aldılar. Bu ifadenin alındığını kamuoyuna ilk duyuran gazeteci de ben oldum. O ifadeden kısa bir bölüm aktarıyorum.

Kendi Kendimi Sorguladım

Öcalan, ifadesinde, “Önce kendi durumumu ele alayım. Ben sorgulanırken kendi kendimi de sorguladım.” diyerek, kendisini klasik bir solcu ya da Kürtçü olarak tanımlamanın yanlış olduğunu vurguladı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra Doğu ve Batı’da yaşanan isyanların, Cumhuriyet’in henüz yeni kurulmasından kaynaklandığını belirtti. İsyanların bastırılmasında aşırı şiddete başvurulduğunu, ancak bu şiddetin Kürtleri ezmek amacıyla yapılmadığını ifade etti.

Öcalan, “Alınan tedbirler, Cumhuriyeti korumaya yöneliktir.” diyerek, Türkiye’nin batısındaki durumun da benzer olduğunu belirtti. 1940’lı yıllardan 1970’li yıllara gelindiğinde sağ-sol çatışmasının başladığını, Marksizm ve Kürtçülük hareketlerinin ortaya çıktığını ifade etti. Kendisi de bu süreçte yoksul bir aileden gelerek bu harekete katıldığını belirtti.

Program Hayaliymiş

Öcalan, PKK’nın kurucusu olduğunu ve kuruluş aşamasında programını yaptıklarını belirtti. “O zaman Kürtlerin bağımsız bir Kürdistan kavramı da vardı.” diyerek, değişen olayların bu programın hayali olduğunu gösterdiğini ifade etti. PKK kurulduktan sonra şiddete başvurulduğunu, ancak zamanla bu şiddetten rahatsız olduğunu dile getirdi. 1993’ten sonra PKK’yı şiddet unsurundan arındırma çabası içinde olduğunu vurguladı.

Turgut Özal’ın PKK’yı siyasi kanala sokma konusundaki çağrısının kendisini etkilediğini belirten Öcalan, “Özal’ın ömrü bu konuyu sonuçlandırmaya yetmedi.” dedi. Öcalan, Özal ile ateşkes ve sonrası hakkında görüşmeler yapmayı beklediklerini ifade etti.

Ne Devlet, Ne Federasyon, Ne Otonomi

Öcalan, uzun örgüt hayatında Kürtlerin özgürlüklerini Türkiye içerisinde bulduklarını belirtti. “Bana göre Kürtlerin derdi ayrı bir devlet kurmak olamaz.” diyerek, federasyon ve otonominin bir çözüm olmadığını ifade etti. Demokratik sistemin kendisinin daha ileri bir çözüm olduğunu vurguladı. 1990’lardan sonra Kürtlerle ilgili kültürel hakların geliştiğini belirtti.

Öcalan, “Bütün bu olanlar Türkiye’de, Kürtlerin özgür ifade hakkının geliştiğinin göstergesidir.” diyerek, Türkiye’deki demokrasi geliştikçe Kürtlerin de yararlanacağını ifade etti. Kürtlerin, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren devletin asli unsurları olduğunu belirtti.

Türk Bayrağını Öptüm

Öcalan, Atatürk’e karşı hiçbir zaman olumsuz bir söz söylemediğini belirtti. “Bugüne kadar da kendime rehber olarak kabul edip uygulamaya çalıştım.” diyerek, Türk bayrağına karşı saygısını ifade etti. HADEP Genel Kurul toplantısında Türk bayrağının indirilmesini kınadığını belirtti. “Yakalandığımda da Türk Bayrağına karşı saygımı öperek gösterdim.” dedi.

Öcalan, bu konuda kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmediğini ifade etti. Kendi samimi duygularının ülkesini ve devletini güçlendirmek olduğunu vurguladı. “Kişisel hiçbir beklentim yoktur.” diyerek, devletin üzerine düşeni yapması gerektiğini belirtti.

Vardığım Sonuç

Öcalan, programlarının başlangıçta hayali olduğunu anladığını belirtti. “PKK programının politik ve siyasi değeri olmadığını, kavram olarak Kürdistan ibaresini kullandım.” diyerek, Kürt devleti kurmanın mümkün olmadığını ifade etti. Mevcut Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde demokratik ortamda her şeyin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu vurguladı.

Bu düşüncelerini kamuoyuna yeterince yansıtma imkanı bulamadığını belirten Öcalan, “Televizyonlarda yer alan konuşmalarımda da özgürlüğün ancak Türkiye içinde olacağı mesajını verdim.” diyerek, bu konudaki görüşlerini dile getirdi.

O GÜN ŞÖYLE YAZMIŞTIM: Abdullah Öcalan, yargılama öncesi yalnız bunları değil, hemen birçok eylemden haberinin bile olmadığını söyledi. Yargılama sırasında hemşire Yıldız Namdar ağlayarak gözlerinin önünde astsubay eşinin PKK’lılar tarafından öldürülüşünü anlattı. Mahkeme Başkanı Turgut Okyay da masanın altına eğilip göz yaşlarını siliyordu. Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması, hatta TBMM’de konuşma yapması gündeme geldi. Yazı arşivimi açtım. O dönem köşe yazarlığını yaptığım Gözcü gazetesinin 18 Şubat 2004 tarihli nüshasında yazımı şöyle sonlandırmıştım: “Dayan Abdullah Öcalan dayan, yakın bir gelecekte cezaevinden çıkar, TBMM’ye milletvekili olarak sarı-kırmızı-yeşil renkli kravatla girersen kimse şaşırmaz.”

Bize Ulaşın